Salı

Odysseus ve Mürettebatı



Homeros'un anlattığına göre, Sirenler'in büyüleyici seslerine kendilerini kaptıran denizciler yollarını şaşırıp ölüme sürüklenmiştir. Gemisinin kaptanı Odysseus bunu bilir ama Sirenler'i dinlemeye de kararlıdır. Bu nedenle mürettebatına kulaklarını balmumuyla tıkamalarını, kendisini de direğe bağlamalarını ve ne kadar yalvarırsa yalvarsın çözmemelerini emreder. Sirenler'in bölgesinden geçerken Sirenler'in büyülü müziğine kendini kaptıran Odysseus mürettebatına kendisini çözmeleri için yalvarır. Kendinden tamamen geçmiştir ve Sirenler'e kendini bırakmaya hazırdır. Ama hiçbir şey duymayan ve Sirenler'den etkilenmeyen mürettebatı, Odysseus çırpındıkça onu daha sıkı bağlar. Sonunda Sirenler'in bölgesinden çıktıklarında ve Sirenler'in etkisi geçtiğinde, Odysseus'u çözerler, böylece yollarına devam ederler.
Adorno ve Horkeimer'in müthiş metni Aydınlanma'nın Diyalektiği'nin ünlü bir bölümünde, Odysseus'un Sirenler'le olan bu öyküsü yorumlanır. Yoruma göre Sirenler'le olan bu sahne, toplumsal işbölümüne, sınıfsal ayrıma bir örnektir. Odysseus'un mürettebatının tek görevi gemiyi güvenli bir şekilde Sirenler'in bölgesinden uzaklaştırmakken, Sirenler'in büyüleyiciliğinden nasibi bir tek liderleri Odysseus alacaktır. Ama eşitsiz bir toplumda, iktidar sahibi de zevkin tadını tam olarak çıkaramaz. O kendini korumaya almalıdır. Sirenler'den estetik hazzı alır ama kendini tam olarak bırakamaz. Kendini bırakması, iktidarı da bırakması demektir. Mürettebat estetik hazdan tamamen yoksun bırakılırken, Odysseus'un yazgısı da bu hazzı ancak soyut biçimde yaşamaktır. 
Elbette Aydınlanma'nın Diyalektiği'nde bundan fazlası anlatılır. Yine de bu kısa betimleme, akla Galadriel ve Frodo'nun karşılaşmasını getiriyor. Yüzük taşıyıcısı Frodo'nun Galadriel'in aynasında gelecekten imgeler gördüğü ve sonrasında Galadriel'in yüzüğün gücüyle kendini sınadığı sahne, Odysseus ve Sirenler öyküsünden izler taşıyor gibidir. Galadriel, tıpkı Odysseus gibi, toplumun en üst tabakasında yer alır. Kendini, tıpkı Odysseus gibi yüzüğün gücüne kısa süreliğine kaptırır ve orada içindeki karanlık hükmetme güdüsü açığa çıkar ve coşarak "Herkes beni sevecek ve önümde diz çökecek" gibi şeyler söyler. Peri misali Galadriel gitmiş, dünyaya hükmetme arzusuyla yanıp tutuşan ürkütücü bir Galadriel gelmiştir. Ama bu aslında bir sınavdır. Tıpkı Odysseus gibi her gerçek iktidar sahibinin geçmek zorunda olduğu bir sınav. Tıpkı Odysseus'un Sirenler'in bölgesinden çıktığı zaman kollarını çözüp, zafer edasıyla gemisini komuta etmeye devam etmesi gibi, Galadriel de yüzüğün etkisinde kurtulduğunda, "sınavı geçtim, artık Galadriel olarak kalabilirim" der. Gerçek egemen, hiçbir zaman kendini tamamen kaptırmamalıdır ki, egemenliğine devam edebilsin. Öte yandan Frodo, her şeyden mahrum çalışan sınıfı temsil eden mürettebattan farklıdır. Sanki, kendisine önemli bir görev verilmiş gibidir. O yüzük taşıyıcısıdır ve Galadriel'in belirttiği gibi, yüzüğü yalnızca o taşıyabilir. Ama Frodo, güya üzerine toplumsal görevler atfedilen, sorumluluk sahibi bireydir. Frodo, Odysseus ve Sirenler öyküsünde henüz daha ortada olmayan yeni bir toplumsal kesimdir. Kendisine iktidardan birazcık da olsa pay verilen, sürekli toplumsal sorumluluk hissiyatında olan yeni bir bireydir. Odysseus ve mürettebatının ortasındaki tampon bölgedir. Galadriel Frodo'ya, "yüzüğü bir tek sen taşıyabilirsin, bu çok zor bir görev", diyerek pohpohlar. Ama Frodo'nun bilmediği asıl görevi, toplumsal çelişkiyi hakiki bir biçimde ortaya çıkaran yüzüğü yok edip, her şeyi süt limanmış gibi göstermektir ki Galadriel, büyük burjuva Galadriel olarak kalabilsin.
Peki mürettebat nerededir? Mürettebat, artık yüzüne bile bakılmayacak Orclar'a dönüşmüştür. Ama bu hepsi birbirine benzeyen, çirkin, zamanında 300 Spartalı'nın da savaştığı "ilkel" ve "vahşi" yığın, ne yapılırsa yapılsın hep bir yerde egemenin karşısına çıkar. Sonuçta onlar mürettebattır. Bugün belki de en doğru temsili olan zombilerle geri dönmekte olan mürettebat.
 
http://www.youtube.com/watch?v=CX3px_Ivs44&stopthedamnautoplay=FLONx81fns8JlYxOih-NOqHw&index=6&feature=plpp_video

4 yorum:

  1. Merhaba, yazınızı okuduktan sonra, aynı konuda 2015 tarihli bir köşe yazısındaki benzerlik ve alıntı kaynağı yoksunluğu dikkatimi çekti. Sizinle paylaşmak istedim. Saygılar. http://www.birgun.net/haber-detay/sirenlerin-sesi-80503.html

    YanıtlaSil
  2. Merhaba, yazınızı okuduktan sonra, aynı konuda 2015 tarihli bir köşe yazısındaki benzerlik ve alıntı kaynağı yoksunluğu dikkatimi çekti. Sizinle paylaşmak istedim. Saygılar. http://www.birgun.net/haber-detay/sirenlerin-sesi-80503.html

    YanıtlaSil
  3. Çok ilginç kopyala yapıştır çok iyi çalışıyor, ama burada bir emek var en azından alıntının sahibi yazılmalı. Daha da ötesi Birgün'de çıkan yazı da çalıntı yazının ilk sahibi Foça gazetesinden Oğuz Özügül 2009 yılında yazmış http://www.focafoca.com/default.asp?sayfa=3&altid=32&id=2092

    YanıtlaSil