Pazartesi

Corona Notları 3: Neyse Ki Sadece Yaşlılar Ölüyor!

Evet bu cümleyi şu ana kadar çok duyduğunuza eminim. Belki de bizzat sarfetmişizdir.
Doğru, bu virüs en çok yaşlıları vuruyor. Ve bu birçok yerde bir "rahatlama" ifadesiyle sunuluyor. Bizim sağlık bakanının tweet'lerinde bile, "bugün yine yalnızca yaşlılarımız öldü" gibi ifadelere rastlayabilirsiniz. Böyle bir ifadenin yanlış olduğunu söylediğinizde ise genelde yanıt şöyle oluyor: "Hey, ama dostum, istatistikler böyle diyor."

İşte bu tam da neden yalnızca istatistiklere ya da genel olarak pozitivizme bel bağlamamamız gerektiğinin bir kanıtı. En azından insani meselelerde her olgunun yorumlanmaya ihtiyacı vardır.  İstatistik ya da çıplak olgu size doğru veriyi verir, ama sizin onu insani bir çerçeve içinde yorumlamanız gerekir. Böyle bir yorum çabasına girmemek ya tembelliğe ya da kötü niyete işaret eder.

Her şeyden önce sadece yaşlıların etkilendiği doğru değil. Hastalananların üçte ikisi genç. Bu konuyla ilgili bkz. Ama esas mesele zaten bu değil. "Sadece yaşlılar" söylemine çok dikkat etmek gerekiyor. Bu söylem tam da Kant'ın "başkalarını birer araç olarak değil her zaman kendinde bir amaç olarak" görmeye dayanan ahlak yasasının çiğnenmesi anlamına geliyor. Çünkü burada yaşlı nüfus, sizin hayatta kalmanızın bir aracı haline gelmiş oluyor; yaşlılık araçsallaşıyor. Kendi hayatta kalışınızı başkasının başına gelen kötülük üzerinden meşrulaştırmış oluyorsunuz. Dahası, "sadece yaşlılar ölüyormuş, endişelenmemize gerek yok" dediğimiz anda, kendimizi de bir gün aynen böyle ikinci sınıf yurttaş haline gelmemizin de yolunu açmış oluyoruz (bkz.). Türkçe bir deyimle ifade edersem: Bugün sana, yarın bana!

Ama Kantçı anlamda düşünmeye devam edersek: Yaşlıları yalnızca ileride bizim de başımıza gelir diye gözetmek de tek başına yetmez; onları tam da yaşlı oldukları için, dayanışmaya gerek duydukları için, en çok da insan oldukları için korumamız gerek.

İşin bir de tıbbi yönü var. İtalya'da solunum cihazı kullanımında gençlere öncelik verilmesine çoktan başlandı (bkz.). Bu tıp etiği tartışması oldukça çetrefilli ve uzmanlık alanım değil. Gençlere böyle bir öncelik verilmesinin kendisini burada tartışamam, ama bu önceliğe "zayıfın ölmesi ve güçlünün hayatta kalması" ilkesiyle meşruiyet kazandırılmasına ilişkin şunu söyleyebilirim: Böyle bir meşruiyet zemini, aynı zamanda toplumsal rasyonelitenin, farklı insanların, zihinlerin, bakış açılarının bir arada yaşabilmesinin olanağının ortadan kalkmasının da zeminidir.

Son olarak, eğer yaşlılara ya da sosyo-ekonomik dilde "emeklilere" birer yük olarak bakılıyorsa, kusura bakmayın ama bu yalnızca o ekonomik sistemin boktan olduğunu gösterir. Çözümü bu sistemin değiştirilmesindense yaşlıların ölmesinde arayanlar da en az bu sistem kadar boktan insanlar olmalı. 

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder