Black Swan'da, Satoshi Kon'un Perfect Blue adlı animesinin izleri epey derin. İki filmin yakınlığı bir sır değil, epeydir tartışılan bir konu. Tartışma konusu ise, Aronofsky, Satoshi Kon'dan aşırdı mı aşırmadı mı. Bilinen şu ki, Aronofsky, Perfect Blue'nun haklarını, animenin bir sahnesini Requiem for a Dream'de kullanmak için satın almış.
http://www.youtube.com/watch?v=anlHmGA-Bvs
Aronofsky bu filmde Satoshi Kon'dan bahsetti mi? Bilmiyoruz, ama Black Swan'dan sonra kendisine yöneltilen sorularda, Perfect Blue'dan etkilenmediğini söylemiş. İşte Aronofsky orada çuvallamış. Yine de kendisinde kötü niyet aramak istemiyoruz, belki de Perfect Blue zihnine öyle kazınmış ki, bazı sahneleri neredeyse birebir çekmiş.
http://www.youtube.com/watch?v=KbN2sWFOfe4
Tıpkı Inception adlı filmin, yine Satoshi Kon'un Paprika'sındaki sahneleri (ve elbette konuyu) kullanması gibi. (İşin trajikomik yanı, ne Black Swan ne de Inception, düzey olarak Satoshi Kon'un orjinallerini geçememiş). Şimdi Black Swan'da orjinal şeyler olduğu için bir çalma diyemeyiz belki, hepi topu biraz aşırıya kaçan bir etkilenme söz konusu olabilir. Ama zurnanın zırt dediği yere, Aronofsky'nin, Perfect Blue'dan etkilenip etkilenmediğini soranlara, kesinlikle böyle bir şey olmadığını söylediği zaman gelmiş oluyoruz. Ne olacaktı etkilendiğini söylesen ve yaratıcılığının doruğunda ölen Satoshi Kon'a hakkını versen?
Yalnız Aronofsky değil, Batı'daki bir çok senarist ve yapımcı, sağlam animelerden yıllardır aşırıyor. Elbette gerçek bir yeraltı kültürü olan animelerdeki derinliğe ulaşamıyorlar ya da ulaşmaktan çekiniyorlar. Bu konuda Aronofsky'nin hakkını verelim. Örneğin, Black Swan'ın en önemli sahnelerinden birindeki karşılıklı -It's my turn! -No, it's my turn! atışması, Aronofky'nin, Uzakdoğu düşüncesinde ve animelerde de sık sık rastlanan, asıl mücadele ve yarışın başkalarıyla değil, bizzat kendimizle olduğuna ilişkin temasını yakaladığını gösteriyor.
Evet, Aronofsky belki Perfect Blue'dan "çalmadı", ama eğer birinin adı Mima diğerinin adı Nina'ysa ve Satoshi Kon'un yönetmenin içine bu kadar işlediği belliyse, bari bir itibar ver Satoshi'ye be ey adam!
Perfect Blue-Blue Swan, Paprika-Inecption eşleşmesinden sonra, belki de sıradaki, Satoshi Kon'un en çetrefilli yapıtı Paranoia Agent'da. Ama bu yapıtın Hollywood'a uyarlanması gerçekten zor.
Hayır şiddet dolu olduğundan değil, görülmek istemeyen derin toplumsal paranoyalara parmak bastığından ve bu nedenle gişesi olmayacağından zor. Evet bazı animelerde, Batı sinemasında (belki Tarkovski vs. hariç) hiçbir zaman karşılaşamayacağınız derinlikler ve çatışmalar bulunabilir. Örneğin bir Dostoyevski tadını veren "Monster" ya da suçluluk duygusu kısırdöngüsünün, ancak kendini koşulsuz biçimde affetmekle kırılabileceğini öğütleyen "Haibane Renmei" ya da şu replikle başlayan "Now and Then, Here and There":
Because ten billion years' time is so fragile, so ephemeral...
it arouses such a bittersweet, almost heartbreaking fondness.
Bize öğütlenenin, "inception" edilenin ötesinde, ruhumuza yakın başka bir evren var. Bu evreni keşfetmek için de, elimizde ADSL bağlantısı var.
O halde helvayı yapmak için ne bekliyoruz?
Bonus:
http://www.youtube.com/watch?v=2Vu94BIpiOM
http://www.youtube.com/watch?v=hw72EyG2z7s&feature=related
Memocum koydugun resim ya da videolar gozukmuyor bende..bosluk var yerlerinde..
YanıtlaSilhay allah, gözükmesi lazımdı halbuki, bilemedim ki şimdi sorun nedir..
YanıtlaSil