Pazartesi

Gezi Notları 1: Kadınlar, Risk ve Evrimsel Psikoloji

Evrimsel psikoloji diye bir şey var. Bazılarına göre ayakları yere basan, sağlam bir disiplin; kimilerine göre ise düpedüz uydurma ve test edilebilirliği olmayan ama disiplinmiş gibi sunulmaya çalışılan spekülatif bir hobi. Gerçeği söylemek gerekirse, hangisi doğrudur, ben henüz karar verebilmiş değilim. Bazen davranışlarımıza ilişkin ilginç açıklamalara sahip olduğunu düşünsem de, deneylerle test ettiğini söyledikleri şeyler biraz şaibeli olduğu için henüz bilimsellik kritelerlerini tam olarak karşılamadığı belli bu alanın. Evrimsel psikoloji yolunda ilerleyedursun, ben burada indirgemeci evrim düşüncesine ve evrimsel psikolojinin en bilindik önermesine gezi protestoları ışığında eleştiriler yönelteceğim.

Evrimsel psikoloji şöyle buyurur: Kadınlar, çocuklarıyla ilgilenmeleri gerektiğinden ve bir sonraki neslin devamı gibi önemli bir sorumluluğu sırtlarında taşıdıklarından dolayı, erkekler kadar hayati risk içeren aktivitelerde bulunmazlar. Bu, onların doğası gereği böyledir. Nokta. Burada 'doğası gereği' sihirli kelimelerine dikkatinizi hemen çekiyim.

Gerçekten insana çok mantıklı geliyor, değil mi? Bebeği 9 ay taşıyan kadın, onu doğuran kadın, emziren kadın, onunla ilgilenen, her türlü ihtiyacına koşturan, şefkat gösteren kadın. Hemen araya sıkıştırıyım: Bakiresine kız, olmayanına kadın, çocuğu olana anne diye nitelendirilen binbir suratlı ve isimli bukelamun gibi bir canlı bu kadın. Biyolojik evrimin ona bahşettiği bu yetenekler, tamamıyla bir sonraki neslin korunması için. Ya da Richard Dawkins'in 'selfish gene' kuramına inanacak olursak, genlerin üzerimizde oynadığı gizli bir oyun bu! Aslında bütün mesele, genlerin soylarını devam ettirebilmesi, gerisi teferruat! Kadın, böylece programlanmış bir makina misali, bebeğinin hayatta kalması için kendi hayatından büyük fedakarlıklar veren ve neslin devamı için kendisini hayati hiç bir tehlikeye sokmayan bir yaratığa indirgeniyor. Hissettiği duygular, çocuğa karşı duyduğu sevgi, gösterdiği şefkat, kendini ve çocuğunu koruma 'içgüdüsü' hepsi VERİLİ. Geriye kalan sadece uygulama! E, ama sanırım uygulamada bazı hatalar oluyor!

Tarihsizlikten musdarip her bilimsel uğraşta olduğu gibi, burada da Buzul Çağı'nın sonunda evrimleşmiş ve Homo sapiens sapiens olmuş insanın evrensel bir takım davranış örüntüleri olduğu varsayımına baştan inanmak zorundasınız. Açıklama da mantıklı! Daha ne istiyorsun? diyebilirsiniz.

Ne var ki beni tatmin etmeyen şeylerden bir tanesi pratik yaşamdaki gözlemlerim. Diğeri ise metodolojik sorunlar. Metodolojik olarak belli, bu önermeyi/varsayımı nasıl test eder ve ispatlarsın? Hata yapma/sapma payın nedir? Kadınların davranış örüntülerini ortaya dökerken ne kadarının tarihsel koşullardan, ne kadarının biyolojik koşullardan kaynaklandığını söyleyebilir misin? Evrensel davranış örüntüleri olduğunu söylerken, kapitalizm/modernite öncesi veya kapitalizm dışı toplumlarda bu davranış kalıplarının kesinlikle var olduğunu ispatlayabilir misin? Memeliler alemine bakarak, 'biz de memeliyiz' gerçeğiyle yola çıkarak, birebir analojiler yapmak ne kadar sağlıklıdır? Uzar gider bu sorular.

Gelelim pratiğe. Bebeğini öldüren anne, çocuğuna şiddet uygulayan anne, beklenen fedakarlıkları göstermeyen anne, kendini hayati riske atan kadın, eve kapanmayı reddeden anne, sokakta direnişe katılan anne, bir düşünce uğruna her türlü riski alan anne, deney tüpünün başından ayrılamayan anne hangi kategoriye girer?

Evrimsel psikoloji yanılmış mıdır? Yoksa bu kadınlarda mı bir tuhaflık vardır?

Bir kere baştan teslim edelim: Kesinlikle bu kadınlarda bir tuhaflık vardır. Muhafazakar zihniyetler kadını eve hapsetmeye çok meraklıdır. Bunun meşru yolu da kadını yumuşak karnından vurmaktır: Bebek! Kadın olmasa (ki burada artık kadının adı anne olmuştur), bebek hayatta kalamaz. Bebeğiyle ilgilenmeyen kadın düşünülemez. Böyle bir şey varsa, o toplumda kabul edilemez, böyle bir anne hor görülür, ayıplanır, ayıplanmalıdır. Toplum ahlakı bağlamında yargılanmalıdır, dışlanmalıdır, ötekileştirilmelidir ki başka örnekler ortaya çıkmasın! Kadını, anne olarak adlandırdıktan sonra bebeğiyle ilgilenmesi gerektiği evrensel bir kural olarak kabul edileceğinden, kadının çocuğun hayatını (ve tabii ki kendisininkini) tehlikeye atmaması gerektiği salık verilecektir. Öyle ki, bu artık öğrenilen değil de, genlerimizle içimize işlenmiş bir 'içgüdü' olarak sunulacaktır. Böyle bir 'içgüdüsü' olmayan kadınlar ya kendilerini suçlayacaklar ya da öyle değilmiş gibi davranmaya çalışacaklardır. Yaratılan toplum baskısıyla öğrenilen bir davranış, sanki programlanarak kadın olana aktarılan bir ilahi durummuş gibi lanse edilecektir. Edilmektedir. Edilecektir diyebiliriz..

Ve bu masum görünümlü cici yalana ilk başta kadınlar inanmaktadır! Korkularımızın öğrenilmiş olması gibi, risk almama ve evine bağlı kalma da bize öğretilmiş olmasın? Evet, belgesellerde ben de izledim. Memeliler nasıl da yavrularıyla ilgileniyorlar. Öldüklerinde başında durup 'üzülüyorlar'. Bunları görünce evrimsel psikolojinin en azından anne-yavru ilişkisinin özel bir şey olduğuna dair önermesi yanlış gelmiyor. Ancak evrimsel psikoloji bir adım ileriye gidip 'kadınların hayati risk al(a)maması' diyor. Burada soru işaretleri ortaya çıkıyor. Risk alan ve böylece özgürleşen bu tuhaf kadınları evrimsel psikoloji nereye koyuyor? Görmezden mi geliyor? Bunları tarihsel koşullara mı sevk ediyor? O zaman kendisiyle çelişmiyor mu?

Başa dönüyoruz: Davranış örüntülerinin ne kadarı tarihsel koşullarla ne kadarı biyolojik koşullarla belirleniyor?

Bunun cevabını bekliyorum.

O zamana kadar kadınların risk alamaması gibi indirgemeci ve muhafazakarlara göz kırpan 'bilimsellik' iddiasındaki spekülatif önermelere itibar etmeyelim derim; çünkü işte gözümünün önünde ampirik veri yığınları:

Kırmızı sütyenden gaz maskesi yapan kadın

Her şeyi kıvılcımlayan görüntü. Bir şehir planlamacısına sıkılan biber gazı

Kimyasal Tayyip pankartıyla bir öğrenci

Direnişin simgelerinden biri, Taksim'de TOMA'ya direnen siyahlı kadın.

2 yorum:

  1. Sizin de bahsettiğiniz gibi, bir kadının içinde büyüdüğü sosyokültürel bağlamda “özgürlük” kavramı önem taşıyorsa bu uğurda eylemlere katılarak polis şiddetinin kendi bedeni (üreme becerisi) üzerinde yaratacağı olumsuz etkileri göze alabilir. Bildiğiniz üzere evrimsel psikoloji üreme becerisinin korunmasına yönelik davranışları desteklese de psikolojide tutumları tek yönlü değil; güdülerin, bilişsel faktörlerin, öğrenilmiş bilgilerin ve benzeri faktörlerin etkisini içine alan birçok yönden değerlendiriyoruz. Eğer bu durumu evrimsel açıdan ele almak gerekirse, direnişe katılan kadınlar belki de benliklerini özgürce ifade edebildikleri bir sosyal çevrede kendilerini daha çekici hissediyorlardır ve bu özgürlüğü kaybetme ihtimali olası cinsel eşlerin kaybı korkusunu ortaya çıkarıyordur. Bunun gibi birçok farklı hipotez ortaya atılabilir diye düşünüyorum.

    Diğer yandan da, risk almamanın öğretilmiş olma ihtimalinden bahsetmişsiniz. Aslında bunun öğretilmesi de biyolojik sağlığa (ve dolayısıyla evrimsel teorilere) hizmet ediyor gibi görünüyor. Yani belki de toplum kadına kendini riske atmamayı öğretiyordur ki kadın bol bol üreyebilsin :)

    YanıtlaSil
  2. Kesinlikle. Olasılıkları çoğaltmak mümkün. Burada biraz spekülatif sularda yüzüyorum. Neler öğrenilmiş neden evrimsel ayırt etmek mümkün müdür emin değilim. Evrensel bir kadın davranışı yoktur kanımca.

    YanıtlaSil