Çarşamba

Anime Terapisi



Eskiden tuhaf bir uçak korkum vardı. Tuhaf olmasının nedeni, uçağın düşmesinden değil, atmosferin dışına fırlamasından korkmamdı. Düşersek sorun olmazdı, kısa süre içinde yerçekiminin "kontrolü" altında ölüp giderdik. Ama tersi olursa, kontrolsüzlüğün kucağında bilinmeyene doğru gidecektik. Zamanla bu "irrasyonel" korkuyu yenip, "rasyonel" olan düşme korkusuna geri döndüm. (Bu arada, uçmaktan korkmayan delidir. Havada giden insan yapımı demir bir kuşun içindesiniz sonuçta. Hiç korkmayanlara, biraz rüzgarlı bir havada uçağın kanadının nasıl saçma bir şekilde sallandığına bakmalarını öneririm.) Ukalaca gelecek ama, bu korkuyu "yenmemde" Kant'ın "Güzel ve Yüce Üzerine" metninin yardımı olduğunu düşünürüm hep. Oradaki yüce kavramının, kontrolsüzlük-irrasyonellik, yani bir anlamda imgelem gücünün anlama yetisine baskınlığının benim duyduğum uçak korkusuyla olan ilişkisini kurduğum andan itibaren bu korkunun da uçup gittiğini fark ettim. Elbette bu bir ikna yöntemiydi. Kant'ın metni beni ikna etmişti. "Şu şu duygulanımı-hissiyatı-ruh halini, şu nedenlerle yaşarsınız kardeşim" demişti ve ben de bunu kendime uyarlayarak ikna olmuştum. Sıkı bir felsefi kavramlar sistemini belki bayağılaştırmıştım, ama çok iyi gelmişti bana. Bu belki de, her terapinin yapı taşı olan, nesnel gibi gözüken bir yapının çerçevesinde öznel biçimde kendi kendini ikna etmeye bir örnekti. (Bugünlerde gittikçe coşan yaşam koçluğu zırvalığına ve bunun alt kolu olan felsefe terapisi şarlatanlığına bir örnek vermiyorum burada. O konuyu ayrıca bir deşmek lazım.)
Kant'a yaptığım gibi bayağılıştırma korkusuna düşmeden, iç dünyanın dehlizlerinde dolaştırdığını öne sürebileceğim bir kültür evreni daha var bence: Anime evreni (animelerin temeli olan mangayı ve manga-anime ayrımını şimdi es geçelim).
Bu konuda aynı düşündüğümüzü düşündüğüm bir dostumla şöyle bir sloganımız var: "Yalnızca animelerde..." Evet, sıkı animelerde karşılaşılan bazı temaları, karakterleri, öykülerdeki sapmaları ve -iddialı olacak ama- derinliği, günümüz batılı modern kurguda bulmak zor. Bunun bir nedeni elbette kültürel. Örneğin dünya haritası bile Kore ve Japonya'da bildiğimiz gibi değil; Amerika kıtası doğuda. Bunun dışında manga-anime kültürüne özgü başka nedenler daha var. Bu nedenler, bu kültürü sahici bir alt-kültür yapıyor. Alt kültür, çünkü, sıkı animelerin sembolizmi, bilincin altına gizlenenlerle aşık atmaya çalışıyor. Neyse, fazla laf ebeliği yapmamak lazım bu konuda. Bir musibet bin nasihatten iyidir. Bu nedenle, birkaç musibet önerisinde bulunmak istiyorum son olarak. (Yaratıcılık sıkıntısına giren Hollywood canavarı bu animelere el atıp onları mahvetmeden önce izlemekte yarar var.) Vereceğim örneklerde, animenin öyküsünü anlatmak yerine, tıpkı Kant'ın makalesinde olduğu gibi, izlediğim şeyin beni neyle karşı karşıya getirdiğiyle ilgili bir ipucu vermek istiyorum. Elbette öncelikle, her zaman gereksiz yere önem atfetmek dışında, dikkatli bir keyifle izleyerek, animelerin tadını çıkarmakta yarar var.
-Spoiler içermez-
1) Haibane Renmei (Yoshitoshi Abe): Suçluluk duygusunun kısır döngüsü ve koşulsuz affetme edimiyle olan ilişkisi.
2) Jin-Roh (Mamoru Oshii): Kuzu kılığında kurtlarla, kurt kılığındaki kuzuların diyalektiği.
3) Monster (Naoki Urasawa): İyilik ve kötülüğün, 1980'ler Almanyası'ndaki metafizik-etik ve politik dansı.
4) Aoi Bungaku (Osamu Dazai vd.): Has Japon edebiyatı.
5) Paranoia Agent (Satoshi Kon): Toplumsal gerçekliğin imgelem gücündeki temelleri.
6) Tekkonkinkreet (Taiyo Matsumoto): Soylulaştırmaya karşı soysuz çocuklar.
Liste bitmez elbette, ama şimdilik yeter sanırım.
Dostumla paylaştığımız sloganın yanında bir de kendi kendimize koyduğumuz bir kuralı anmadan bitirmek istemem: 
Sıkı anime her zaman yalnız izlenen animedir.

4 yorum:

  1. Merhaba ben felsefeye yeni başladım , sıkı bir animeciyimdir de bu listenin devamını yazabilir misiniz?

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Fullmetal Alchemist Brotherhood'u izledin mi

      Sil
    2. Şuradaki top film ve seri listelerini önerebilirim.. https://hayakuhayaku.wordpress.com/

      Sil
    3. Korku,rasyonel ya da değil, zaten tanimi geregi imgelem gücünün eseri değil mi? Korku korkulan şey olmadan kafamda kurduğum hayalimdir. Korkulanin olup olmayacağı belirsizdir. Korkulan şey olduğunda sadece yapılması gerekeni yaparim. Ormanda yürürken ayı çıktiginda korkmayız. Sadece kacariz. Kaçmak dışında yaptığımız birşey yoktur. Ama korkarken aslında bir olasılık üzerine hayal kuruyoruzdur. Korkudan kurtulmak ruhu hafifletiyorsa belki burdan baslayabilirim.

      Sil