Perşembe

-Naked- Çıplak Yaşamda Giyinik Yaşanmaz




Mike Leigh'in Naked (Çıplak) adlı filmini, bir tür "sokak felsefesi" olarak okumak mümkün, ama bu bana yanlış gibi gözüküyor. Filmde geçen felsefi diyaloglar (aslında çoğunlukla monologlar) kaos teorisinden evrime teorisine, zaman kavramından birey-varoluş-ekonomik yaşam üçgenine kadar pek çok konuya değiniyor, ve bu gerçekten bir değinme olarak kalıyor. Bu nedenle filmin senaryosundan felsefi tatlar çıkarmak isteyenler hayal kırıklığına uğramıştır. Ama zaten bu bir film, felsefe metni değil ve filmin derdi de bu değil. Öte yandan filmin çıplak gerçekliği, mideye indirdiği yumruk nereden geliyor? Bence filmin Mike Leigh'in bile öngöremediği gerçekliği ve derinliği yakalamasının nedeni, senaryoyu oluşturdakları süreç. Senaryo, yönetmenin oyuncuları toplayıp, filmin ana konusunu anlattıktan sonra, oyuncuların 6 ay boyunca doğaçlamalarla oluştukları diyaloglardan oluşuyor. Bu diyaloglar toparlandıktan sonra temize çekiliyor ve film ondan sonra bu diyaloglara birebir bağlı kalınarak çekiliyor. Filmin, bence sinema ve tiyatronun mükemmel bir birleşimi halinde ortaya çıkmasında bunun önemli bir payı var. Senaryonun gerçekliğindeki yöntemsel pay bu. Ancak asıl gerçekliği veren, belli ki doğaçlamalarda ortaya çıkan erkek dünyasının ve onun entelektüel şiddetinin ciddi anlamda uç noktaşara taşınması. Filmin başrol oyuncusu David Thewlis'in yarattığı karakter, Behzat Ç.'nin entelektüel versiyonu. Behzat gibi dünyanın ve evrenin ikilemleri arasında sıkışmış olan Johnny (Thewlis), intikamını Behzat gibi fiziksel değil sözel şiddetle alıyor.

Behzat Ç. dizisinde, güya arka planda her türden toplumsal meselelere göndermelerle "biz demokratlar"ın gönlü hoş tutulmaya çalışılır, ama dizi temelde, erkek dünyasının kendini izleyerek kendini arındırması-sağaltmasının parlak bir örneği. Aynı şekilde Naked, kadınların sürekli nasıl manüpilasyona uğradığını betimlemeye çalışırken, farkında olmadan entelektüel erkek şovenizmine dönüşüyor. Bunun en bariz örneği, Thewlis'in olağanüstü karizmasıyla büyük ihtimalle doğaçlamalar sırasında yarattığı entelektüel Behzat karakterinin, filmdeki özellikle diğer kadın karakterlerin sözlerini deyim yerindeyse ağızlarına tıkaması. Thewlis'in bu açıdan filmdeki tek rakibi, oynadığı Johnny karakterinin alter egosu olan Jeremy.

Johnny ve Jeremy, ne kadar birbirlerine zıt karakterler olarak gözükseler de, ortak bir özellikleri var: Her ikisi de birer manipülatör. Beş parasız bir sokak serserisi olan ama aynı zamanda yalayıp yuttuğu kitapları şizofrenik zihninde kutsal metinler halinde birleştiren olağanüstü hatip Johhny, filmde karşılaştığı "insancıkları" sözleriyle ezen bir modern eskatolojist, hatta modern peygamber-deccal havasında. Her türlü felsefi düşünce, Johnny'nin ağzında zehirli bir manipülasyon aracına dönüşüyor. Evrene, insanlığa ve kadınlara kinin kusan "yalnız, değeri bilinmemiş dahi" Johnny'nin filmde türlü şekilde başı belaya girse ve tökezlese de, tek ve öldürücü darbeyi Jeremy'den yiyor. Genç yuppie Jeremy, eril sadistliğini Johnny gibi süslü sözcüklerin ardına gizlemektense, bunu açık açık uygulamaktan ve hatta bundan duyduğu hazzı göstermekten kaçınmıyor. Filmin zirvesi de zaten, manipülatörlüğünü ezik, kaybeden elbisesi arkasında ustaca gizlediğini bilen Johnny'nin bu dürüstlük karşısında ezildiği anda oluşuyor. Johnny'ye de, o hiç çıkarmadığı pardesüsüyle başka mecralara akmak düşüyor: Erilliğini başka entelektüel tiradlarla kutsamak için.




Hiç yorum yok:

Yorum Gönder