Pazar

Eski Ahit ve 11. Tez

Marx'ın dillere pelesenk olmuş meşhur sözü, Feuerbach üzerine 11. tezi: "Filozoflar dünyayı yalnızca farklı biçimlerde yorumlamışlardır, esas olan onu değiştirmektir." Bazılarının yorumuna göre Marx burada felsefe yapmanın sınırını çizerken, bazılarına göre ise filozofların yalnızca dünyayı yorumlamakla kalmayıp onu değiştirme sürecine katılmaları gerektiğini vurgular. Marx'ın Hegel'le alışverişini düşünürsek, ikinci görüş daha akla yatkın. Her ne kadar filozof ya da Hegel'in deyişiyle "Minerva'nın Baykuşu" her şey olup bittikten sonra havalanıp olan biten üzerine düşünse de, bu düşünüş ve yorumlama, zihinleri dönüştürme gücüne sahip olduğu ölçüde, gelecekte olup biteceklere de biçim verme kapasitesine sahip olabilir.  Ne olursa olsun, Marx'ın bu sözüyle ne demek istediğini Eski Ahit'i okurken sanırım daha iyi kavradım. 

Felsefe tarihinde, Eski Ahit'teki bazı öyküler üzerine tonlarca kitap, makale ve tartışma bulunabilir. Örneğin meşhur "İbrahim'in oğlunu kurban edişi" teolojik ve etik tartışmalardan varoluşçu felsefeye, filozofları ve teologları epeyce meşgul etmiştir. Bugün de İbrahim'le Tanrı arasındaki muhabbet özellikle çağdaş Fransız felsefecilerin şık kavramları üzerinden tartışılmaya devam ediliyor. Olabilir. Ancak Eski Ahit'i okumaya başlayınca bazı şeyler tuhaf gelmeye başlıyor. 

Öncelikle İbrahim'ın oğlunu kurban etme öyküsü, devasa Eski Ahit külliyatında hepi topu iki-üç sayfayı kaplıyor. Evet, diğer birçokları gibi görkemli ve etkileyici bir öykü, ancak bin küsür sayfada felsefe tarihinin atladığı bakalım neler var Eski Ahit'te. 



Şimdi cehennemde yanmayı garantiliyorum belki ama, Eski Ahit'in büyük çoğunluğu, aralara İbrahim'inki gibi görkemli öyküleri serpiştirildiği, bir halkın aba altından sopa gösterilerek nasıl sömürülmesi gerektiğine dair yöneticiler için yazılmış bir el kitabı gibi.  Örneğin "Mısır'dan Çıkış" bölümünde ilan edilen bayramlarda, halkın seçilmiş kâhinlere hangi sunuları, hediyeleri vermesi gerektiği, hangi hayvandan hangi eşyadan kaç tane verileceği sayfalarca betimleniyor. 

Önce elbette bir sunak yapmalı: "Benim için toprak bir sunak yapacaksınız. Yakmalık ve esenlik sunularınızı, davarlarınızı, sığırlarınızı onun üzerinde sunacaksınız." (Mısırdan Çıkış, 20,21). "Toprağınızın seçme ilk ürünlerini Tanrınız RAB'bin tapınağına getireceksiniz." (23,24). "Rab Musa'ya şöyle dedi: 'İsraillilere söyle, bana armağan getirsinler. Onlardan alacağınız armağanlar şunlardır: Altın, gümüş, tunç; lacivert, mor, kırmızı iplik; ince keten, keçi kılı, koç derisi, akasya ağacı, zeytinyağı, baharat, başkâhinin göğüslüğü için oniks ve kakmak taşlar. Aralarında yaşamam için bana kutsal bir yer yapsınlar. Konutu ve eşyalarını sana göstereceğim örneğe göre tıpatıp yapın.'" (24,25). Bundan sonra RAB, saf altından mekânını, içindeki altından eşyaları tasvir eder tüm detaylarıyla. Sonra günlük sunulara geçilir: "Düzenli olarak her gün sunağın üzerinde bir yaşında iki erkek kuzu sunacaksınız. Kuzuyla birlikte bir litre sıkma zeytinyağıyla yoğrulmuş bir kilo un ve 1 litre şarap sunacaksınız. Öbür kuzuyu akşamüstü, beni hoşnut eden koku, yakılan sunu olarak, sabahki gibi tahıl sunusu ve dökmelik sunuyla birlikte bana sunacaksınız," (29).

Eski Ahit'te ne tür armağanlar sunulacağı, yapılacak yeni sunakların hangi malzemelerden yapılacağı, günahlara karşı Tanrı'ya ne tür malların bedel olarak ödeneceğiyle ilgili en ince detaylarıyla (örneğin Esenlik Sunusu ve Günah Sunusu'nda hangi büyükbaş hayvanların böbrek üstü yağlarının ayrılarak sunulması gerektiği gibi, Levililer 4) abartısız yüzlerce sayfa var. Elbette aralarda, bu buyruklara uyulmadığında halkın Tanrı'nın hangi gazabıyla karşılaşacağına dair bol bol uyarı ve tehditle beraber. Yeri gelmişken: Eski Ahit'in Tanrı'sı intikamcı ve acımasız. Sunulardan ve armağanlardan kalan sayfalar, Tanrı'nın kurallarına uymayanların nasıl taşlanarak öldürüleceği, halkının vaat edilen topraklara giderken önüne çıkan diğer halkları nasıl çoluk çocuk toptan öldürmesi gerektiği üzerine buyruklarla dolu. Ayrıca kendi deyimiyle "kıskanç" bir Tanrı ve sürekli küsüp kendi halkını cezalandırıyor. Şöyle bir bölüm var mesela: Söz Dinlemez Oğul: "Eğer bir adamın dikbaşlı, başkaldıran, annesinin ve babasının sözünü dinlemeyen bir oğlu varsa, annesi ve babası onu kent kapısında görev yapan ileri gelenlere götürecekler. Onlara şöyle diyecekler: 'Oğlumuz dikbaşlı, başkaldıran bir çocuktur. Sözümüzü dinlemiyor. Savurgan ve içkicidir.' Bunun üzerine kentin bütün erkekleri onu taşlayarak öldürecek. Aranızdaki kötülüğü ortadan kaldıracaksınız." (Yasanın Tekrarı 21,22). Ama Eski Ahit'in Tanrı'sının bitmek bilmeyen öfkesi başka bir yazının konusu. Meseleye dönersek Eski Ahit, hiyerarşik bir toplumun nasıl kurulacağı, iktidarın toplumsal sınıflardan nasıl faydalanacağına dair artık şifre de diyemeyeceğimiz bariz yönergeler içeriyor. Binlerce yıl boyunca filozofların bunu atlayıp, iki sayfadan oluşan İbrahim'in oğlunu kurban edişine (ya da edemeyişine) odaklanışı artık nasıl bir hipnotik süreçle açıklanır bilemiyorum. Biz Marx'a ve dönemine kurban olalım yine de.